Wednesday, March 17, 2010

Disleksili Öğretmenle Röportaj-2


Disleksili fizik öğretmeni Cebrail Koçak şu anda bir özel dershanede fizik öğretmenliği yapıyor ve kendiyle aynı farklılığı yaşayan öğrencilere destek veriyor.Daha önce ilkini yayınladığımız bu röportaj ,Cebrail Bey'in erişkinlikten sonraki hayatını kapsıyor.Cebrail Bey erişkin bir dislektiğin de yaşadığı sorunlara dikkat çekiyor.



Meslek hayatınızda hala çektiğiniz sıkıntılar var mı?

Ezberde başarısız olmam öğretmenliğimde de beni hayli zorladı; bir formülün ispatını çok rahat yapabilirim, ama bazen formülün kendisini hatırlamakta zorlanmaktaydım. Bu durumu bilgimatik kurarak aştım, bu öğrenciler için de güzel oluyordu. (Örneğin: E=v.i.t formülünü Ecevit diye kodlamak gibi)

Askerlik hayatınızdan da bahseder misiniz biraz?

Askerde seri halde yapılan sporlarda zorlanmıştım. Sıralarını karıştırabiliyordum. Bazen sağımı ve solumu karıştırabiliyordum, komutanlar “Yahu sen ünv. mezunu değil misin?” diye sitem ediyorlardı. Allahtan ünv. mezunuydum yoksa bu kadar nazik uyarmazlardı.
Tabi ünv. mezunu olmakla, sağını solunu karıştırmanın bir alakası olmadığını disleksiyi öğrenince anlıyorsunuz.

Yani disleksililer sadece okul hayatında zorluk çekmiyorlar, hayatın her aşamasında bu zorlukları yaşamaktalar… Askerlikte de bir tolerans tanınmalı.

Disleksi olmanız günlük hayatınızı nasıl etkiliyor?

Trafik işaretlerini algılamada yavaşlık var(bunu gazetelerde çıkan bir haber üzerine fark ettim.). Trafik işaretleri sürücünün karşısına aniden çıkmamalı, ani virajlar çok önceden ciddi bir şekilde (dikkat çekici, örneğin; ışıklı) levhalarla uyarılmalı, gece yolculuğunda kesinlikle yol çizgileri olmalı. Yol ayrımlarında muhakkak levha olmalı, yoksa yanlış yöne gitme kaygısı basıyor.
Arabayla giderken sağa yada sola dön komutlarının tam tersini yapabiliyorum.
Hala disleksinin bariz özelliklerini taşımaktayım, adresleri bulmakta zorlanıyorum, hatta kaybolabiliyorum.
Yavaş okuma, vurgulu okuyamama hala başımın belası.
Kuzey, güney vs. yön tayini yapmakta ciddi zorlanmaktayım.

Hep durumunuzun yarattığı olumsuzluklardan bahsettik. Dislektik olmanızın size kattığı pozitiflikler yok mu?

Bütün bu olumsuzlukların yanında Disleksi’nin bana olumlu yönler de kattığını düşünüyorum. Hayata bakış açımın farklı olduğunu, daha kapsamlı ve ayrıntılı düşünebildiğimi, iyi bir analizci, iyi bir fizikçi, mucit, daha anlayışlı bir öğretmen-baba olduğumu, psikolojik sıkıntısı olanların ve baskı görenlerin ruh halini daha iyi anlayabildiğimi vs… zannediyorum. Üretken bir yapım var. Özgün fizik soruları üretebiliyorum yani daha önce kimsenin dikkat etmediği kısımları fark edebiliyorum.

Öğretmenlere bu konuda nasıl tavsiyelerde bulunursunuz? Onlara önerebileceğiniz, disleksi öğrenciler için kullanabilecekleri basit teknikler var mı?

Öğretmenler bu öğrencilere müsamahakâr olmalı, fırsat vermeliler. Cesaretsiz, içe kapanık, ürkek durumlarına karşı önyargılı yaklaşmamalılar. Onu teşvik ettiğinde, iltifat ettiğinde fazla not ve süre verdiğinde beklentilerinin üstünde bir karşılık alacaktır. Öğretmenlerin tecrübeleri maalesef bazen önyargılara dönüşmekte:
· Az kitap okuduğu için yavaş-hatalı okuyor.
· Sınıf önünde sesli okursa açılır.
· Kafası çalışıyor ama kendi çalışmıyor.
· Bu öğrenciden adam olmaz daha sağını solunu bile karıştırıyor, hayatta okuyamaz gibi yanlış yaklaşımlar olabilmekte.

Bu öğrencilerin ilgi alanları doğrultusunda çalışma yapması istenirse mükemmel sonuçlar alınacaktır. Örneğin; elektroniğe ilgili ise bir proje hazırlaması istenebilir. Proje yarışmalarına katılması teşvik edilebilir. Uzayla-galaksilerle ilgili bir pano hazırlaması istenebilir.
Örneklendirme ve hikâyelendirme ile meseleler aktarılırsa daha öğretici olunabilir. Mevlana’nın mesnevi hikâyeleri bu konuda çok başarılı.
Karmaşık problemlerin benzerinden bol örnekler çözülmeli ve çözdürülmeli.

Disleksili çocuğu olan ailelere ne önerirsiniz?

Dislektik çocukların şefkate, övülmeye, teşvik edilmeye çok daha fazla ihtiyaçları var. Bu çocuklar saklı hazine gibiler, keşfedilmeliler. Aile bilgi sahibi olmalı araştırmalı ve çocuğun öğretmenini ve çevresini bilgilendirmeli. Çocuğu yapamayacağı şeylere çok zorlamamalı eğer yapması çok gerekli ise onun ilgisini çekmeyi başarmalılar. İşte o zaman sonuca aileler de şaşıracaktır.
Çocuklarını, üretkenlik içeren faaliyetlere yönlendirmeliler. Müzik kursu, tiyatro, resim, fotoğrafçılık, el becerileri-tasarım, bilgisayar programlama gibi. Ailenin teşviki çok önemli; meşhur yazar Agatha Chiriste’nin yazmaya başlaması annesinin desteğiyle olmuştur. Ağır bir soğuk algınlığıyla hasta yatarken iyileşme sürecinde annesi ona kısa öyküler yazmasını önermişti. Edison’ un annesi ufak tefek mucitlikleri olan bir bayandı.

Bu konuyla ilgili Türkiye’yi ve Türk eğitim sistemini, bir eğitimci olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eğitim sistemimiz aşırı sınavlardan oluşmakta. Okuldaki normal sınavların dışında SBS, ÖSS, KPSS, ALES gibi hayati önem taşıyan sınavlar var.
Bir disleksili öğrenci için çok zor. Zaman problemi var, soru sayısı çok fazla dikkati toparlayamamak açısından çok kötü. Ezber türü sorular çok fazla, çok fazla formül gerektiren sorular var.
Hepsinden daha kötüsü muhatap olunan dal çok fazla. Örneğin ben bir fizikçiyim fakat KPSS sınavında genel kültür(!) adı altında bana tarih, coğrafya, Türkçe soruları soruluyor. Bu normalde adil değil ki dislektikler için hiç adil değil.
Üniversitelerde, akademik kariyer için ALES ve Dil sınavı şartı var. Dislektiklerin bu sınavlardan yüksek alması çok zor. Yani Einstein şu an ülkemizde bir üniversite öğrencisi olsa idi kesinlikle bu sınavlara takılırdı, Mozart bir öğretmen adayı olsa idi kabiliyetine bakılmaksızın KPSS sine bakılırdı. Bu tip sınavlardan (kabiliyete göre değil de genel bilgilere göre yapılmasından) öğretim üyeleri ve Devlet Bakanları da rahatsız olduklarını zaman zaman dile getirmekteler.

Dislektik olduğunuzu ne zaman öğrendiniz ve öğrendiğinizde neler hissettiniz?

5–6 yıl önce bir gazeteden okuduğum haber sayesinde öğrendim. Sonra ayrıntılı araştırdım, çok makaleler okudum.
Hani filmlerde olur ya; filmin en sonunda gerçeği öğrenirsiniz, işte o zaman film bir anlam kazanır. Filmin başından beri gizemli, anlamsız şeyler anlaşılır ve taşlar yerine oturur. Disleksiyi öğrenmek böyle bir şey oluyor. Geçmişte başınızdan geçen hadisleri hatırlıyorsunuz bir bir…
Birçok başarısız olduğunuz, suçlandığınız durumların aslında disleksiden kaynaklandığını fark ediyorsunuz. Önce mutlu oluyorsunuz sonra size haksızlık yapıldığını düşünüyorsunuz. Gülmekle ağlamak arası bir durum işte… Fakat problemlerin kaynağının öğrenilmesi, günah keçisi konumundan uzaklaşmanız çok güzel bir şey!

Öğretmenliğin Dışında İlgilendiğiniz ne gibi şeyler var?

Disleksi ile çok yakından ilgilenmekteyim. Yakın zamanda bir AB projesi hazırladım ”Disleksili öğrenciyi keşfetmek” diye.
Zeka soruları üzerine bir kitabım basılacak, onun son aşamalarına gelindi.
Satrançla ilgilenmekteyim. Geçmiş yıllarda il birinciliklerim var.
Çeşitli fizik projelerim var, ama onları daha hayata geçiremedim.

Bilinenlerin dışında ne gibi ortak özellik gördünüz?Onlarca Dislektik kişiyi tespit edip bilgilendirdiğinizi duyduk, bu insanlarda

Evet 10 civarında öğretmen, 30 dan fazla öğrenci Disleksili olduklarını ve disleksinin ne olduğunu benden öğrendiler. Tabi bu rakamlar “Disleksili öğrenciyi keşfetmek” projesi ile çok daha arttı. Yoğun bir çalışma hayatım var. Aslında Disleksi ile ilgili çok daha büyük projeler yapmak istiyorum.
Bu insanlarda gördüğüm ortak özellik; Toplumsal duyarlılıkları çok yüksek, duygusal, acıma hisleri fazla, sadece hayal güçleri değil rüyaları da çok berrak. Dizi filmler gibi hayalleri var, dünden kalan hayallerine bugün devam etme gibi. Bu gibi özellikler tespit ettim kendimce.

Dislektik bir eğitimci olarak Disleksili öğrencilere tavsiyeniz ya da uyarınız var mı?

*Kendilerini çok iyi tanımalılar,
*Hiçbir şeyin, özgüvenlerini yok etmesine asla müsaade etmemeliler.
*Kendilerine çok iyi dost edinmeliler, Konuşup rahatlayabilecekleri, sorunlarını paylaşabilecekleri bir dost.
*Güçlü yönlerini keşfedip o alanlarda kendilerini geliştirmeliler.
*Hayal güçlerini çok iyi yönde kullanıp, başarılarını desteklemeliler.
*Einstein gibi de olunsa eksikliklerinin onları bırakmayacağını bilmeliler. Yani eksikliklerle birlikte başarmasını bilmeliler. Nobel Ödül sahibi Einstein’in şu sözü çok manidardır; “Matematik konusunda çektiğiniz zorluklar sizi endişelendirmesin, sizi temin ederim ki benimkiler daha fazla.”
*Disleksiyi avantaja çevirmenin yollarına bakmalılar, ısrarcı olmalılar, çabuk pes etmeliler. Disleksili Aktör, Patrick Galen Dempsey, Oskar ödülünü aldığında disleksiyi "beni ben yapan" diyerek referans göstermiş ve “Bana daha çok çalışmalısın şeklinde bakış açısı kazandırmıştır. Asla vazgeçmedim” şeklinde konuşmuştur.

Başınızdan geçen komik disleksi olayı var mı?

Eşimle nişanlı iken akşam geç saatlerde, onu misafir olduğu bir evden almam gerekiyordu. Apartmanın önüne geldim(!), aşağı inmesini söyledim. O da zaten aşağıda olduğunu söyledi… Aman Allahım yanlış adrese gelmiştim! neyse ki 5–10dk ya doğru adrese ulaştım.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Yanlış anlaşılma, ön yargılara maruz kalma, olduğundan daha düşük algılanma, insanda kendini her seferinde ispat edebilme psikolojisine itiyor. Bu disleksililerin kaderi olmamalı…

1 comment:

netekim said...

Merhaba

Galiba bu rahatsızlıktan bende de var, yaklaşık 41 yaşımda farkedebildim (hâlen de galiba diyorum), benzer zorlukları ben de yaşadım ve yaşıyorum, ehliyet var araba kullanamıyorum mesela, ezber durumu berbat, kavramların adlarını öğrenemiyorum.

Bir de yazıda yanlış yazılmış olsa gerek "karşı önyargılı yaklaşmalılar" kısmında bir problem olsa gerek, "yaklaşmamalılar" olmayacak mı orası ?

Siteniz çok güzel ve faydalı bu arada, tebrik ederim.